- Katılım
- 27 Ocak 2006
- Mesajlar
- 2,301
- Tepkime puanı
- 28
- Puanları
- 48
- Yaş
- 46
- Web sitesi
- www.trakyamyzik.net
- Enst.
- Korg pa80
TRAKYALIYIM FARKLIYIM
Yapılan bir araştırmaya göre yazıyorum. Sadece trakyalı köpekler 'çü, çü be, çüdü be' kelimelerini anlıyor. Diğerlerinin kelime haznesi 'hoşt' tan ibaret.
trakya insanı sıcak kanlıdır; bir şeyin altında başka şeyler aramaz kalbi temizdir çünkü.. Karşısındakiyle hemen iletişime geçer... çok da tatlı bi şivesi vardır...
İyi niyetli, alçak gönüllü olmamız geçmişimizi bilip geleceğimize sahip çıkmamız en büyük özelliğimizdir.
Cumhuriyete ve Atatürk´e her daim bağlı olmasıdır.
Modern bir zihniyete sahip olmamız ilk etapta göze çarpıyor bence. Sıcakkanlılığı ise en güzeli
bir de 7 den 70 e herkes herkesle çok rahat iletişime geçebiliyor işte buna bayılıyorum
GülümsemeGülümseme
Sıcakkanlıyız hemen kaynaşırız. Hoşgörü desen alası bizde. Bir de en çok sevdiğim özellik: Yediden yetmişyediye her kişiye söz hakkı tanırız.
Sağlam içm esidir, üj dört bej diye saymasıdır, samimi olmasıdır, renkli gözleridir, h leri söylememsidir.
Tek bir kötü özelliğini gördüm memleketim insanının akraba ilişkileri çok ama çok zayıftır(istisnalar hariç)...
Trakya Türkiye nin batıya dönük yüzüdür. Trakya Türkiye deki avrupadır. Trakyalılar hem zeki hemde kültürlüdür.Atatürk ü ve Atatürkçülüğü sindirmiş onu ve düşüncelerini en iyi anlamış asla onun yolundan şaşmayanlardır.Bizi Cumhuriyetimizle, rakımızla,balığımızla,köftemizşe,şarabımzla bıraksınlar bu ülkeyi tüm sevmeyenler biz onlara inat sonsuza kadar burada olacağız.
Hürriyet yazarı Cüneyt ÜLSEVER TRAKYA İNSANI adlı yazısndan alıntıdır:
Ege insanı ile Trakya insanının karakter özellikleri çok farklı değil. Ancak, Trakya Ege´ye göre dışarı daha az açılmış olduğu için Trakya insanı özelliklerini daha duru tutmuş. Ege insanı ne de olsa ticaret, turizm gibi faaliyetlerle dışarıya daha açık, dışarıdan daha çok etki alıyor.
* * *
Her şeyden evvel; çoğunluğu Yunanistan, Bulgaristan´dan mübadil olan Trakyalılar fiziken güzel insanlar. Açık buğday tenleri ve renkli gözleriyle daha uzaktan insanın dikkatini çekiyorlar. Köy sokakları, koşuşan sarı kafalı oğlanlarla dolu.
Dışa çok açılmamışlar ama yabancıya çok açıklar. Zahir, geldikleri yerlerde kendileri de 'yabancı' oldukları için meramlarını anlamak, yabancılara yardımcı olmak için çok gayret gösteriyorlar.
Ancak, görgü kuralla rına çok bağlı iseniz sizi rahatsız edebilirler. Zira karşılarındaki insanlara ilk tanıştıklarında dahi 'sen' diyorlar, 'siz' kelimesi sözlüklerinde yok.
Kaç-göç nedir bilmiyorlar. Erkek ve kadınlar bir arada yaşıyorlar, türban takan kadınlara rastlamak çok zor. Ama köy kadınları, tıpkı anneannem gibi, başlarını muhakkak en azından bir tülbentle örtüyorlar. Sahillerde ise köy kızları en cüretkár bikinilerle arz-ı endam ediyorlar. Oğlanlar ile haşır neşirler ama herhangi bir 'vukuat'a hiç rast gelmiyorsunuz.
Galiba, dünyayla en barışık insanlar Trakya´da yaşıyorlar. Değil kavga, bağırış çağırışı dahi doğru dürüst bilmiyorlar. Trakya´da insan gürültüsü duymuyorsunuz.
Ne yalan söyleyeyim, barışsever ruhlarında alkolün ne kadar etkisi var, bilemiyorum. Köyler bile bira şirketinin mavi bayrak ve flamalarıyla donatılmış. Beni ziyarete gelen oğlum, bölgenin bira şirketi tarafından yönetildiğini düşündü: 'Bira Cumhuriyeti!'
Ama içki onları agresif değil, tersine yumu şacık insanlar yapıyor. Bir Trakyalının günü 'piizlenmeden' bitirmesi imkánsız. İçki içmeye 'piizlenmek' tabirini kullanıyorlar.
* * *
Çok verimli topraklarda yaşıyorlar. Trakya gerçekten yeşil, yemyeşil. Hele hele ağustos ayında büyüyen ayçiçekleri, yeşilin arasına sarıyı da serpiştirince dağların, ovaların renk cümbüşüne doyum olmuyor.
Zaten, ayçiçekleri toplanıp tarlalar renk armonisini yitirmeye başladıklarında hazanın gelmeye başladığını, tabiata yavaş yavaş hüznün çökmekte olduğunu fark ediyorsunuz.
Sonbaharda köyün sahil bölümü de boşaldığında yatak odanızda denizin haşin dalgalarının sesini dinleyerek uyumaya başlıyorsunuz.
Her türlü meyve ve sebzenin bol bol yetiştiği Trakya´da hayat da çok ucuz. Bir yaz köylülerden kendi ürünlerini satın alarak yaşadıktan sonra İstanbul manavlarına bir süre düşman kesiliyorum.
* * *
Trakya´da hayat sakin ve dingin. Hemen kimse meseleleri mesele yapmadan yaşamayı beceriyor. Hayat ile barışık olmak, onu yenmeye k alkmaktan daha keyifli olsa gerek!
Rahata
Ve rahatıımıza düşkünüz.
Neşeli
ve güler yüzlüyüz.
Azıcık çalışmayı,
Çokça tatili
En çok mangalı
Üstüne balığı
Yanına rakıyı severiz...
Türkçeyi 28 arf konuşur,
'H' arfini kullanmaya gerek duymayız.
Kötü söz bilmez, edilse de duymayız.
En hoş görülü,olduğumuzdan biz de asayiş olayı olmaz.
En eğitimli,olduğumuzdan biz de gerici olmaz.
En yüksek gelirli, olduğumuzdan Türkiye´nin vergi yükü sırtımızdan eksik olmaz.
En güvenli olduğumuzdan her memleketlisi gelmese olmaz.
İrticacılara teslim olmadığımızdan hükümet içkeye zam yapmasa olmaz.
Müzik bitmeden ortamdan ayrılmak, şişe bitmeden masadan kalkmak bize hiç yakışmaz!!!...
Yapılan bir araştırmaya göre yazıyorum. Sadece trakyalı köpekler 'çü, çü be, çüdü be' kelimelerini anlıyor. Diğerlerinin kelime haznesi 'hoşt' tan ibaret.
trakya insanı sıcak kanlıdır; bir şeyin altında başka şeyler aramaz kalbi temizdir çünkü.. Karşısındakiyle hemen iletişime geçer... çok da tatlı bi şivesi vardır...
İyi niyetli, alçak gönüllü olmamız geçmişimizi bilip geleceğimize sahip çıkmamız en büyük özelliğimizdir.
Cumhuriyete ve Atatürk´e her daim bağlı olmasıdır.
Modern bir zihniyete sahip olmamız ilk etapta göze çarpıyor bence. Sıcakkanlılığı ise en güzeli
bir de 7 den 70 e herkes herkesle çok rahat iletişime geçebiliyor işte buna bayılıyorum
Sıcakkanlıyız hemen kaynaşırız. Hoşgörü desen alası bizde. Bir de en çok sevdiğim özellik: Yediden yetmişyediye her kişiye söz hakkı tanırız.
Sağlam içm esidir, üj dört bej diye saymasıdır, samimi olmasıdır, renkli gözleridir, h leri söylememsidir.
Tek bir kötü özelliğini gördüm memleketim insanının akraba ilişkileri çok ama çok zayıftır(istisnalar hariç)...
Trakya Türkiye nin batıya dönük yüzüdür. Trakya Türkiye deki avrupadır. Trakyalılar hem zeki hemde kültürlüdür.Atatürk ü ve Atatürkçülüğü sindirmiş onu ve düşüncelerini en iyi anlamış asla onun yolundan şaşmayanlardır.Bizi Cumhuriyetimizle, rakımızla,balığımızla,köftemizşe,şarabımzla bıraksınlar bu ülkeyi tüm sevmeyenler biz onlara inat sonsuza kadar burada olacağız.
Hürriyet yazarı Cüneyt ÜLSEVER TRAKYA İNSANI adlı yazısndan alıntıdır:
Ege insanı ile Trakya insanının karakter özellikleri çok farklı değil. Ancak, Trakya Ege´ye göre dışarı daha az açılmış olduğu için Trakya insanı özelliklerini daha duru tutmuş. Ege insanı ne de olsa ticaret, turizm gibi faaliyetlerle dışarıya daha açık, dışarıdan daha çok etki alıyor.
* * *
Her şeyden evvel; çoğunluğu Yunanistan, Bulgaristan´dan mübadil olan Trakyalılar fiziken güzel insanlar. Açık buğday tenleri ve renkli gözleriyle daha uzaktan insanın dikkatini çekiyorlar. Köy sokakları, koşuşan sarı kafalı oğlanlarla dolu.
Dışa çok açılmamışlar ama yabancıya çok açıklar. Zahir, geldikleri yerlerde kendileri de 'yabancı' oldukları için meramlarını anlamak, yabancılara yardımcı olmak için çok gayret gösteriyorlar.
Ancak, görgü kuralla rına çok bağlı iseniz sizi rahatsız edebilirler. Zira karşılarındaki insanlara ilk tanıştıklarında dahi 'sen' diyorlar, 'siz' kelimesi sözlüklerinde yok.
Kaç-göç nedir bilmiyorlar. Erkek ve kadınlar bir arada yaşıyorlar, türban takan kadınlara rastlamak çok zor. Ama köy kadınları, tıpkı anneannem gibi, başlarını muhakkak en azından bir tülbentle örtüyorlar. Sahillerde ise köy kızları en cüretkár bikinilerle arz-ı endam ediyorlar. Oğlanlar ile haşır neşirler ama herhangi bir 'vukuat'a hiç rast gelmiyorsunuz.
Galiba, dünyayla en barışık insanlar Trakya´da yaşıyorlar. Değil kavga, bağırış çağırışı dahi doğru dürüst bilmiyorlar. Trakya´da insan gürültüsü duymuyorsunuz.
Ne yalan söyleyeyim, barışsever ruhlarında alkolün ne kadar etkisi var, bilemiyorum. Köyler bile bira şirketinin mavi bayrak ve flamalarıyla donatılmış. Beni ziyarete gelen oğlum, bölgenin bira şirketi tarafından yönetildiğini düşündü: 'Bira Cumhuriyeti!'
Ama içki onları agresif değil, tersine yumu şacık insanlar yapıyor. Bir Trakyalının günü 'piizlenmeden' bitirmesi imkánsız. İçki içmeye 'piizlenmek' tabirini kullanıyorlar.
* * *
Çok verimli topraklarda yaşıyorlar. Trakya gerçekten yeşil, yemyeşil. Hele hele ağustos ayında büyüyen ayçiçekleri, yeşilin arasına sarıyı da serpiştirince dağların, ovaların renk cümbüşüne doyum olmuyor.
Zaten, ayçiçekleri toplanıp tarlalar renk armonisini yitirmeye başladıklarında hazanın gelmeye başladığını, tabiata yavaş yavaş hüznün çökmekte olduğunu fark ediyorsunuz.
Sonbaharda köyün sahil bölümü de boşaldığında yatak odanızda denizin haşin dalgalarının sesini dinleyerek uyumaya başlıyorsunuz.
Her türlü meyve ve sebzenin bol bol yetiştiği Trakya´da hayat da çok ucuz. Bir yaz köylülerden kendi ürünlerini satın alarak yaşadıktan sonra İstanbul manavlarına bir süre düşman kesiliyorum.
* * *
Trakya´da hayat sakin ve dingin. Hemen kimse meseleleri mesele yapmadan yaşamayı beceriyor. Hayat ile barışık olmak, onu yenmeye k alkmaktan daha keyifli olsa gerek!
Rahata
Ve rahatıımıza düşkünüz.
Neşeli
ve güler yüzlüyüz.
Azıcık çalışmayı,
Çokça tatili
En çok mangalı
Üstüne balığı
Yanına rakıyı severiz...
Türkçeyi 28 arf konuşur,
'H' arfini kullanmaya gerek duymayız.
Kötü söz bilmez, edilse de duymayız.
En hoş görülü,olduğumuzdan biz de asayiş olayı olmaz.
En eğitimli,olduğumuzdan biz de gerici olmaz.
En yüksek gelirli, olduğumuzdan Türkiye´nin vergi yükü sırtımızdan eksik olmaz.
En güvenli olduğumuzdan her memleketlisi gelmese olmaz.
İrticacılara teslim olmadığımızdan hükümet içkeye zam yapmasa olmaz.
Müzik bitmeden ortamdan ayrılmak, şişe bitmeden masadan kalkmak bize hiç yakışmaz!!!...