Bir sinemada neden sesler daha iyidir? Çünkü başarılı yerleştirilmiş subwooferlar ile duymayıp, sadece hissedebileceğiniz sesler size verilir. Genelde iki veya daha fazla subwoofer sayesinde seyircilere verilen sesleri, evinizde size özel dinlemenin ev sineması aaafinizi sadece tamamlamakla kalmayıp üst seviyelere de taşıyacağından şüpheniz olmasın.
Subwoofer kelimesindeki sub ön takısı, işin derinden yapıldığını, woofer eki ise ciddi bir hava hareketini ifade eder. Bas canavarları olarak da bilinen subwooferlar bu nedenle ev sinemamızın duymak yerine hissettiğimiz, kilit rollerden birinin sahibi olan önemli oyuncularıdır.
Sublar ve İnsani Duyular
Subwooferlar, ses sisteminizde insanı titreten derin basları üretmekle görevli olan, en geniş hoparlörlerdir. Bu frekanstaki sesleri üretmek için geniş bir hava hacmine ve büyük bir sürücü (hoparlör konisi) ünitesine ihtiyaç duyarlar. İnsan kulağı 20.000Hz ile 20Hz aralığındaki frekanslarda üretilen sesleri duyabiliyor. Duyma hassasiyeti ise 20Hz-20kHz aralığının daha çok orta ve üst kısmında yoğunlaştığından, düşük frekanslı seslerin hissedilebilmesi için daha yüksek ses basıncına, yani daha yüksek güce ihtiyaç olur. Bas adını verdiğimiz seslerin başlangıç noktaları 200Hzin de altındadır. Bitişleri ise 20Hze kadar dayanır. Ama dediğimiz üzere, basları duymayıp hissettiğimiz için 10Hzlik bir titreşimi ciğerlerinizi titretirken mutlakafark edersiniz.
Subwoofera Bir Bakış
Subwooferlar aktif ve pasif olmak üzere iki ayrı tipte sahip olsa da günümüzdeki neredeyse tüm subwooferlar aktif yapıdadır. Pasifler bir amfi içermediğinden sesi yükseltmez. Bu subwooferları cihazınızdaki ses çıkışlarına bağlamanız yeterlidir. Ancak bas frekanslarının yükseltilmesi büyük güce ihtiyaç duyduğundan diğer hoparlörlerle birlikte kullanılması oldukça zor olabilir. Aynı üreticiden alınan özel bir hoparlör seti olmadığı sürece sisteminize dahil etmekte de zorlanabilirsiniz.
Diğer yanda aktif subwooferlar içlerinde bir amfi bulundurur. Hatta kirli sesleri arıtan çipler gibi hoş elemanlar da içerebilirler. Üzerlerinde genellikle crossover (kesim frekansı) ve ses seviyesi (volume) ayarı olmak üzere iki ayar düğmesi barındırılırlar. Bu ayarlardan ses seviyesiyle ilgili olan, kalibrasyon işlemi için oldukça önemlidir. Zira tüm sub arkalarındaki bu ayar tamamıyla sessizden ciğerinizi yerinden sökeceke kadar çok geniş bir aralığa sahiptir. Crossover ayarı ise subwooferınızın hangi frekans aralığındaki sesleri üreteceğini belirler. Dolayısıyla bu aralığın en yüksek frekans sınırını belirlemenizi sağlar. Böylece subınız ses üretirken, üretebildiği en düşük frekans ile belirlediğiniz en yüksek frekans arasındaki sesleri üretir. Subwooferınızın bir crossover ayarı varsa öncelikle bu ayarı en yüksek frekansa kadar getirin. Eğer basları seviyorsanız crossover frekansını biraz daha düşük tutun.
Çalışma mantığı hava hareketlerine bağlı olduğu için hacim önemli bir kriterdir. Yüksek hacimli kutular daha fazla havayı sıkıştırabilir. Basit bir araştırmanın sonucunda sizin de göreceğiniz üzere, sürücü çapları ve kutu hacmiyle subların fiyatları orantılı biçimde değişir. Yani genellikle ne kadar büyükse, o kadar pahalıdır.
İçlerindeki havanın maksimum hareket kabiliyetinden yararlanabilmek için orantılı hacim ve sürücü çapının seçilmesi şarttır. Kutuda sürücü tarafından sıkıştırılan hava, bas-reflex adı verilen açıklıktan dışarı atılır. Tıpkı arabaların egzoz patlamalarında olduğu gibi içerideki gücün dışarı çıkması, genellikle bir insanın ciğerlerine eşdeğer miktarda havanın hareketine sahiptir. Tabii farkı, bunun saniyenin 20′de birinde gerçekleşmesidir. Hızlı olduğu kadar güçlü bir hava giriş-çıkışı yaşanır.
A/V receiverların çoğunluğu subwoofera özel bir RCA uçlu çıkış noktası sağlar. Buradan subımızın arkasındaki sağ/sol kanal ya da tek bir girişten bağlantı yapılır. Ama bazı subwooferlar sisteme bir sub daha ekleyebilmeniz için bu girişlere ek olarak bir de subwoofer çıkışı (veya line-out) verirler.
Subwoofer İçin Uygun Yerleşim
Kuş cıvıltıları duyduğunuzda, sesin hangi yönden geldiğini anlayabilirsiniz. Konuşan birinin sesinin yönünü de tayin etmek o kadar zor olmaz. Ama çakan şimşeğin nerede çaktığını o parlak ışığı görene kadar bilmek pek mümkün değildir. Bunun sebebi, kulağımızın yapısından kaynaklanır. Tiz frekansların yönlerini ayırt edebilmemize rağmen, bas seslerin nereden geldiğini anlamamız zordur.
Bu yüzden de subwooferınızı odada nereye koyduğunuz çok da önemli değildir, zaten yerini tahmin edemezsiniz. Ama bu, onun en iyi performansıyla sizi sarsması için ideal bir yeri olmadığı anlamına gelmez. Profesyonellerin önerisi, her zaman için subların ön hoparlörlerin yanında yer alması yönündedir. Hatta bazıları, odada eşit bir dağılım sağlamak ve yansımaları dengelemek için ortaya yakın olmasının daha iyi olduğunu bile söyler. Ancak bunlar, standart bir ev sinema kullanıcısı için fazlasıyla detay bilgiler olabilir. Bir apartman dairesinde oturuyorsanız, subwooferın size gereken etkiyi odanın karşı duvarına yakın bir yerden vermesi, kapı zilinizi ve komşularınızı da filmin içine katar. Bu nedenle pratikteki uygulamalar subı kendinize olabildiğince yakın yerleştirmek şeklindedir.
Yanlış yerleştirilmiş bir subwoofer, bazı frekansları yükseltip odanızdaki tonal dengeyi bozar. Düşük frekanslardaki seslerin dalga boyları 15mye kadar ulaşabildiğinden yerleşimi oldukça dikkatli yapılmalıdır. Onun da bir nokta kaynak olduğu ve ses dalgaları yaydığı unutulmamalıdır.
Unutulmaması gereken bir nokta da, subwooferın diğer hoparlörler ile bazı frekansları paylaştığıdır. Bu paylaşım, yanlış yerleşim ve kalibrasyon sonucu, çakışmaya dönüşür. Havada veya duvarlardan yansıyarak çakışan dalgalar, birbirlerini söndürebilir. Bu duruma engel olmak için de subwooferın offsetinin doğru ayarlanması gereklidir. Offset, subwoofer ile ön hoparlörler arasındaki yatay mesafedir. Offset uzaklığını minimumda tutmak her zaman faydalıdır.
Bas frekanslarda dalga boyu uzun olduğundan dolaşan dalgalar da sorun teşkil eder. Dolaşan dalgalar, duvar ve diğer yüzeylerden yansıyarak oluşur ve kendileriyle çakışarak dalga yüksekliğinin değişimine sebep olurlar. Dalgaların dağılımı daha serbest olduğundan geniş odalar ev sinemanız için en iyi seçimdir. Ancak küçük bir odada, doğru yerleşim sayesinde bu durum sorun olmaktan çıkartabilir.
Genel olarak subwoofer için en kötü yerleşim, oturduğunuz koltuğun arkası olacaktır. İki frekansın çakışması, düzey farkına sebep olur ve bu durumda Hass Efekti oluşur. Bu efekt, beyinde karışıklığa sebep olmakta ve dinlenen müziğin veya filmin efektlerini kafa karıştırıcı hale getirmektedir. Doğallıktan uzaklaşır ve izleyene rahatsızlık verir.
Unutmamanız gereken en önemli nokta ise; en iyi pozisyonun, en yüksek bası duyduğunuz yer değil, en yumuşak bası duyduğunuz yer olduğudur. Ancak bu sayede evinizde yorulmadan film izleyebilirsiniz.
Tabi bu arada estetik kaygıları da göz önüne almak gerekebilir. Ayaklarınızı uzattığınız pufa, minik bir sehpaya veya ne işe yaradığı belli olmayan bir küpe dahi benzetilebilen sublar bu sebeplerden ötürü masa altına veya benzeri yerlere saklanabilir. Nedense evlerimizde tercih edilen konum ise genellikle toz birikimine en az dikkat edilen yer olan evin köşe noktalarıdır. Televizyon ile perdelerin kapattığı 30cmlik boşluğa sub yerleştirilir ve orada olduğu yıllarca unutulur. Ardından belki bir gün temizlik yapılırken bakıldığında tozun üzerinde birkaç kat olduğu görülünce ya yeri değiştirilir ya da sadece silinip temizlenir.
Koruma ve Bakım
Diğer hoparlörlerden farklı olarak subwooferlar yere daha yakın elektronik cihazlardır. Bu nedenle de en büyük düşmanları tozdur. Arkada, yanda veya tam altında bulunabilen bas-reflex açıklığı dışarı hava verdiği gibi, içeriye de hava -dolayısıyla tozları- alabilir. Bu nedenle yerde ancak olabildiğince az toz alacakları bir yerde tutulmaları önerilir.
Sublar için diğer bir düşman ise volume düğmesidir. Gereğinden fazla zorlanan subların sürücülerini hareketli kılan esnek yanakları, zamanla bu özelliklerini yitirip yıpranabilirler. Üretilen ses üzerinde kötü etkiler yaratacak olan bu durumun yanı sıra yırtılmalar bile olabilir.
alıntıdr
Subwoofer kelimesindeki sub ön takısı, işin derinden yapıldığını, woofer eki ise ciddi bir hava hareketini ifade eder. Bas canavarları olarak da bilinen subwooferlar bu nedenle ev sinemamızın duymak yerine hissettiğimiz, kilit rollerden birinin sahibi olan önemli oyuncularıdır.
Sublar ve İnsani Duyular
Subwooferlar, ses sisteminizde insanı titreten derin basları üretmekle görevli olan, en geniş hoparlörlerdir. Bu frekanstaki sesleri üretmek için geniş bir hava hacmine ve büyük bir sürücü (hoparlör konisi) ünitesine ihtiyaç duyarlar. İnsan kulağı 20.000Hz ile 20Hz aralığındaki frekanslarda üretilen sesleri duyabiliyor. Duyma hassasiyeti ise 20Hz-20kHz aralığının daha çok orta ve üst kısmında yoğunlaştığından, düşük frekanslı seslerin hissedilebilmesi için daha yüksek ses basıncına, yani daha yüksek güce ihtiyaç olur. Bas adını verdiğimiz seslerin başlangıç noktaları 200Hzin de altındadır. Bitişleri ise 20Hze kadar dayanır. Ama dediğimiz üzere, basları duymayıp hissettiğimiz için 10Hzlik bir titreşimi ciğerlerinizi titretirken mutlakafark edersiniz.

Subwoofera Bir Bakış
Subwooferlar aktif ve pasif olmak üzere iki ayrı tipte sahip olsa da günümüzdeki neredeyse tüm subwooferlar aktif yapıdadır. Pasifler bir amfi içermediğinden sesi yükseltmez. Bu subwooferları cihazınızdaki ses çıkışlarına bağlamanız yeterlidir. Ancak bas frekanslarının yükseltilmesi büyük güce ihtiyaç duyduğundan diğer hoparlörlerle birlikte kullanılması oldukça zor olabilir. Aynı üreticiden alınan özel bir hoparlör seti olmadığı sürece sisteminize dahil etmekte de zorlanabilirsiniz.
Diğer yanda aktif subwooferlar içlerinde bir amfi bulundurur. Hatta kirli sesleri arıtan çipler gibi hoş elemanlar da içerebilirler. Üzerlerinde genellikle crossover (kesim frekansı) ve ses seviyesi (volume) ayarı olmak üzere iki ayar düğmesi barındırılırlar. Bu ayarlardan ses seviyesiyle ilgili olan, kalibrasyon işlemi için oldukça önemlidir. Zira tüm sub arkalarındaki bu ayar tamamıyla sessizden ciğerinizi yerinden sökeceke kadar çok geniş bir aralığa sahiptir. Crossover ayarı ise subwooferınızın hangi frekans aralığındaki sesleri üreteceğini belirler. Dolayısıyla bu aralığın en yüksek frekans sınırını belirlemenizi sağlar. Böylece subınız ses üretirken, üretebildiği en düşük frekans ile belirlediğiniz en yüksek frekans arasındaki sesleri üretir. Subwooferınızın bir crossover ayarı varsa öncelikle bu ayarı en yüksek frekansa kadar getirin. Eğer basları seviyorsanız crossover frekansını biraz daha düşük tutun.

Çalışma mantığı hava hareketlerine bağlı olduğu için hacim önemli bir kriterdir. Yüksek hacimli kutular daha fazla havayı sıkıştırabilir. Basit bir araştırmanın sonucunda sizin de göreceğiniz üzere, sürücü çapları ve kutu hacmiyle subların fiyatları orantılı biçimde değişir. Yani genellikle ne kadar büyükse, o kadar pahalıdır.
İçlerindeki havanın maksimum hareket kabiliyetinden yararlanabilmek için orantılı hacim ve sürücü çapının seçilmesi şarttır. Kutuda sürücü tarafından sıkıştırılan hava, bas-reflex adı verilen açıklıktan dışarı atılır. Tıpkı arabaların egzoz patlamalarında olduğu gibi içerideki gücün dışarı çıkması, genellikle bir insanın ciğerlerine eşdeğer miktarda havanın hareketine sahiptir. Tabii farkı, bunun saniyenin 20′de birinde gerçekleşmesidir. Hızlı olduğu kadar güçlü bir hava giriş-çıkışı yaşanır.
A/V receiverların çoğunluğu subwoofera özel bir RCA uçlu çıkış noktası sağlar. Buradan subımızın arkasındaki sağ/sol kanal ya da tek bir girişten bağlantı yapılır. Ama bazı subwooferlar sisteme bir sub daha ekleyebilmeniz için bu girişlere ek olarak bir de subwoofer çıkışı (veya line-out) verirler.
Subwoofer İçin Uygun Yerleşim
Kuş cıvıltıları duyduğunuzda, sesin hangi yönden geldiğini anlayabilirsiniz. Konuşan birinin sesinin yönünü de tayin etmek o kadar zor olmaz. Ama çakan şimşeğin nerede çaktığını o parlak ışığı görene kadar bilmek pek mümkün değildir. Bunun sebebi, kulağımızın yapısından kaynaklanır. Tiz frekansların yönlerini ayırt edebilmemize rağmen, bas seslerin nereden geldiğini anlamamız zordur.
Bu yüzden de subwooferınızı odada nereye koyduğunuz çok da önemli değildir, zaten yerini tahmin edemezsiniz. Ama bu, onun en iyi performansıyla sizi sarsması için ideal bir yeri olmadığı anlamına gelmez. Profesyonellerin önerisi, her zaman için subların ön hoparlörlerin yanında yer alması yönündedir. Hatta bazıları, odada eşit bir dağılım sağlamak ve yansımaları dengelemek için ortaya yakın olmasının daha iyi olduğunu bile söyler. Ancak bunlar, standart bir ev sinema kullanıcısı için fazlasıyla detay bilgiler olabilir. Bir apartman dairesinde oturuyorsanız, subwooferın size gereken etkiyi odanın karşı duvarına yakın bir yerden vermesi, kapı zilinizi ve komşularınızı da filmin içine katar. Bu nedenle pratikteki uygulamalar subı kendinize olabildiğince yakın yerleştirmek şeklindedir.
Yanlış yerleştirilmiş bir subwoofer, bazı frekansları yükseltip odanızdaki tonal dengeyi bozar. Düşük frekanslardaki seslerin dalga boyları 15mye kadar ulaşabildiğinden yerleşimi oldukça dikkatli yapılmalıdır. Onun da bir nokta kaynak olduğu ve ses dalgaları yaydığı unutulmamalıdır.
Unutulmaması gereken bir nokta da, subwooferın diğer hoparlörler ile bazı frekansları paylaştığıdır. Bu paylaşım, yanlış yerleşim ve kalibrasyon sonucu, çakışmaya dönüşür. Havada veya duvarlardan yansıyarak çakışan dalgalar, birbirlerini söndürebilir. Bu duruma engel olmak için de subwooferın offsetinin doğru ayarlanması gereklidir. Offset, subwoofer ile ön hoparlörler arasındaki yatay mesafedir. Offset uzaklığını minimumda tutmak her zaman faydalıdır.
Bas frekanslarda dalga boyu uzun olduğundan dolaşan dalgalar da sorun teşkil eder. Dolaşan dalgalar, duvar ve diğer yüzeylerden yansıyarak oluşur ve kendileriyle çakışarak dalga yüksekliğinin değişimine sebep olurlar. Dalgaların dağılımı daha serbest olduğundan geniş odalar ev sinemanız için en iyi seçimdir. Ancak küçük bir odada, doğru yerleşim sayesinde bu durum sorun olmaktan çıkartabilir.
Genel olarak subwoofer için en kötü yerleşim, oturduğunuz koltuğun arkası olacaktır. İki frekansın çakışması, düzey farkına sebep olur ve bu durumda Hass Efekti oluşur. Bu efekt, beyinde karışıklığa sebep olmakta ve dinlenen müziğin veya filmin efektlerini kafa karıştırıcı hale getirmektedir. Doğallıktan uzaklaşır ve izleyene rahatsızlık verir.
Unutmamanız gereken en önemli nokta ise; en iyi pozisyonun, en yüksek bası duyduğunuz yer değil, en yumuşak bası duyduğunuz yer olduğudur. Ancak bu sayede evinizde yorulmadan film izleyebilirsiniz.
Tabi bu arada estetik kaygıları da göz önüne almak gerekebilir. Ayaklarınızı uzattığınız pufa, minik bir sehpaya veya ne işe yaradığı belli olmayan bir küpe dahi benzetilebilen sublar bu sebeplerden ötürü masa altına veya benzeri yerlere saklanabilir. Nedense evlerimizde tercih edilen konum ise genellikle toz birikimine en az dikkat edilen yer olan evin köşe noktalarıdır. Televizyon ile perdelerin kapattığı 30cmlik boşluğa sub yerleştirilir ve orada olduğu yıllarca unutulur. Ardından belki bir gün temizlik yapılırken bakıldığında tozun üzerinde birkaç kat olduğu görülünce ya yeri değiştirilir ya da sadece silinip temizlenir.
Koruma ve Bakım
Diğer hoparlörlerden farklı olarak subwooferlar yere daha yakın elektronik cihazlardır. Bu nedenle de en büyük düşmanları tozdur. Arkada, yanda veya tam altında bulunabilen bas-reflex açıklığı dışarı hava verdiği gibi, içeriye de hava -dolayısıyla tozları- alabilir. Bu nedenle yerde ancak olabildiğince az toz alacakları bir yerde tutulmaları önerilir.
Sublar için diğer bir düşman ise volume düğmesidir. Gereğinden fazla zorlanan subların sürücülerini hareketli kılan esnek yanakları, zamanla bu özelliklerini yitirip yıpranabilirler. Üretilen ses üzerinde kötü etkiler yaratacak olan bu durumun yanı sıra yırtılmalar bile olabilir.
alıntıdr