- Katılım
- 7 Tem 2008
- Mesajlar
- 4,044
- Tepkime puanı
- 32
- Puanları
- 48
- Konum
- Düzce
- Web sitesi
- chordsolo.wixsite.com
- Enst.
- Yamaha PSR670&750
Geçtiğimiz aylarda gösterime giren ve bence son yılların en kaliteli yapımlarından birisini izledik.Filmde “komedyen” Cem Yılmaz’ın bence olağanüstü performansı ve O’na eşlik eden büyük üstat Şener Şen’in merak uyandırıcı bir senaryoda buluşmasını keyifle izledim.
Bu yazıyı yazmaktaki asıl amacım filmi övüp göklere çıkarmak değil haliyle.İsterseniz bu yazının da asıl konusu oluşturan fakat paparazzi kamuoyuna günlerce malzeme olan şu sahneyi tekrar izleyelim ve sonra üzerine konuşalım dilerseniz;
YouTube - Av Mevsimi - Cem Yılmaz - Hayde Türkü - Orjinal Video
Efendim; bu sahneyi sinemada izlediğimde çok etkilenmiştim.Fakat filmin kamuoyundaki bazı yansımalarını görünce “bu kadarına da pes doğrusu” dedim…
Uzun zamandır ipe sapa gelmez konularla boyalı basını meşgul edemeyen bazı kardeşlerimizi yeniden televizyonlarda boy gösterir halde bulduk.Söylemler birbirinden komik; bu Cem Yılmaz şarkıcı değilmiş,Laz aksanını da zaten beceremezmiş,bu türkü böyle mi söylenirmiş…!Hele hele ismi lazım olmayan ve epeydir piyasada gündem olmayan Karadeniz kökenli bir türkücü zevat o türkü öyle değil böyle söylenir deyip,mikrofonu kaptığı gibi adeta türkünün içine etti ki,izlediğim en akıllara zarar sahne de buydu…!
Beğenin yada beğenmeyin kötü olabilecek bir eser dahi bizim onun öyle olduğunu belirten yazı yada sözlerimizden çok daha anlamlıdır...
Sanki olağanüstü müzikal faaliyetlere imza atmışcasına acımasızca eleştirdiler adamcağızı…
Filmi izleyenler bilir, tecrübeli bir cinayet masası dedektifini canlandıran üstat Şener Şen’in bir cümlesi var filmde öğrencilerine aktardığı; “bakış açınızı değiştirin…”
Az önce seyrettiğimiz bu sahne için hep beraber bakış açımızı değiştirelim,lütfen…
Yahu buradaki asıl konu işin şarkı türkü söyleyebilme,doğru söyleme boyutu değil ki!Bizim farkında olmadan sahip olduğumuz müzikal kültürümüz…
Bir Amerikan filmi seyrettiğinizde kuvvetle muhtemel göreceğiniz birkaç enstantane sahne; bir kilisede pazar günü toplaşıp org başında ilahi okuyan ve genellikle Katolik insanlar yada sokak arasında bir ateş yanan varil başında akapella yapan zenciler veya bir barda piano başında caz söyleyen bir bayan yahut muhtemelen kör yine sokak arasında saksafon çalan bir adamcağız…Bu sahnelerin çoğu bu kaygılardan uzak halde filmlere monte edilmiş enstantanelerdir.
Bu kültürel alışkanlıklar bizde yok mu peki?Olmaz olur mu,hemde alası!İşte filmde bu sahnede aslen anlatılan şeyde bu zaten.Bir meyhanede bir araya gelen insanların toplu halde şarkı söyleyerek eğlenmeleri,nota,prozodi v.s kaygısı olmadan…
Yahu yıllardır bunu yapmaz mıyız?Bir meyhaneye gider udun,kanun,sazın ya da bunlarda yoksa masaya elimiz vurup tempo tutarak “şarkı,türkü” söyleriz ve bununla mutlu oluruz.Maça gider bir şarkıyla tezahürat yaparız.Anneler çocuklarını dünyanın en tatlı hicaz melodileriyle uyutur.Mevlütte,camide toplu halde ilahi okuruz.Şaman alışkanlıklarının etkilerini tamamen taşırız kültürümüzde.
O halde bu neyin eleştirisi,insaf edin biraz…!
****************
Söz toplu halde şarkı söyleme alışkanlıklarına gelince bir konuya daha değinmek istedim yeri gelmişken…
Ne zamandır Formüla1 yada benzer spor aktivitelerinde büyük bir keyifle eğlenerek ulusal marşlarını söyleyen insanları görüp imrenirdim.Bizim İstiklal Marşımız sözleri itibariyle adeta tarif edilemez bir başyapıt haline gelmişken, bu harikulade eserin neden rahatlıkla söylenemediğine üzülüyordum.Çünkü söylenmesi inanılmaz zor, prozodi hatalarıyla dolu, “larda” gibi tuhaf cümlelerle başlayan bence son derece kötü bir beste…
Ne olmuş,neden bu beste seçilmiş onu bilemem.Bu saatten sonra birileri bunu değiştirmeye cesaret edebilir mi,buna gerek var mı onu da bilemem ama bu işe benden daha fazla kafa yormuş müzik öğretmeni olan kuzenim geçmiş aletlerin başına ve marşımızı daha söylenebilir Dm tonuna çekmiş.Bir deneyin çok daha rahat söyleyebildiğinizi göreceksiniz;
istiklal marsi by hakan onsoz.mp3 - File Shared from Box.net - Free Online File Storage
Ch.
BAHADIR ÖNSÖZ - ANA SAYFA
CubaseTR
Bu yazıyı yazmaktaki asıl amacım filmi övüp göklere çıkarmak değil haliyle.İsterseniz bu yazının da asıl konusu oluşturan fakat paparazzi kamuoyuna günlerce malzeme olan şu sahneyi tekrar izleyelim ve sonra üzerine konuşalım dilerseniz;
YouTube - Av Mevsimi - Cem Yılmaz - Hayde Türkü - Orjinal Video
Efendim; bu sahneyi sinemada izlediğimde çok etkilenmiştim.Fakat filmin kamuoyundaki bazı yansımalarını görünce “bu kadarına da pes doğrusu” dedim…
Uzun zamandır ipe sapa gelmez konularla boyalı basını meşgul edemeyen bazı kardeşlerimizi yeniden televizyonlarda boy gösterir halde bulduk.Söylemler birbirinden komik; bu Cem Yılmaz şarkıcı değilmiş,Laz aksanını da zaten beceremezmiş,bu türkü böyle mi söylenirmiş…!Hele hele ismi lazım olmayan ve epeydir piyasada gündem olmayan Karadeniz kökenli bir türkücü zevat o türkü öyle değil böyle söylenir deyip,mikrofonu kaptığı gibi adeta türkünün içine etti ki,izlediğim en akıllara zarar sahne de buydu…!
Beğenin yada beğenmeyin kötü olabilecek bir eser dahi bizim onun öyle olduğunu belirten yazı yada sözlerimizden çok daha anlamlıdır...
Sanki olağanüstü müzikal faaliyetlere imza atmışcasına acımasızca eleştirdiler adamcağızı…
Filmi izleyenler bilir, tecrübeli bir cinayet masası dedektifini canlandıran üstat Şener Şen’in bir cümlesi var filmde öğrencilerine aktardığı; “bakış açınızı değiştirin…”
Az önce seyrettiğimiz bu sahne için hep beraber bakış açımızı değiştirelim,lütfen…
Yahu buradaki asıl konu işin şarkı türkü söyleyebilme,doğru söyleme boyutu değil ki!Bizim farkında olmadan sahip olduğumuz müzikal kültürümüz…
Bir Amerikan filmi seyrettiğinizde kuvvetle muhtemel göreceğiniz birkaç enstantane sahne; bir kilisede pazar günü toplaşıp org başında ilahi okuyan ve genellikle Katolik insanlar yada sokak arasında bir ateş yanan varil başında akapella yapan zenciler veya bir barda piano başında caz söyleyen bir bayan yahut muhtemelen kör yine sokak arasında saksafon çalan bir adamcağız…Bu sahnelerin çoğu bu kaygılardan uzak halde filmlere monte edilmiş enstantanelerdir.
Bu kültürel alışkanlıklar bizde yok mu peki?Olmaz olur mu,hemde alası!İşte filmde bu sahnede aslen anlatılan şeyde bu zaten.Bir meyhanede bir araya gelen insanların toplu halde şarkı söyleyerek eğlenmeleri,nota,prozodi v.s kaygısı olmadan…
Yahu yıllardır bunu yapmaz mıyız?Bir meyhaneye gider udun,kanun,sazın ya da bunlarda yoksa masaya elimiz vurup tempo tutarak “şarkı,türkü” söyleriz ve bununla mutlu oluruz.Maça gider bir şarkıyla tezahürat yaparız.Anneler çocuklarını dünyanın en tatlı hicaz melodileriyle uyutur.Mevlütte,camide toplu halde ilahi okuruz.Şaman alışkanlıklarının etkilerini tamamen taşırız kültürümüzde.
O halde bu neyin eleştirisi,insaf edin biraz…!
****************
Söz toplu halde şarkı söyleme alışkanlıklarına gelince bir konuya daha değinmek istedim yeri gelmişken…
Ne zamandır Formüla1 yada benzer spor aktivitelerinde büyük bir keyifle eğlenerek ulusal marşlarını söyleyen insanları görüp imrenirdim.Bizim İstiklal Marşımız sözleri itibariyle adeta tarif edilemez bir başyapıt haline gelmişken, bu harikulade eserin neden rahatlıkla söylenemediğine üzülüyordum.Çünkü söylenmesi inanılmaz zor, prozodi hatalarıyla dolu, “larda” gibi tuhaf cümlelerle başlayan bence son derece kötü bir beste…
Ne olmuş,neden bu beste seçilmiş onu bilemem.Bu saatten sonra birileri bunu değiştirmeye cesaret edebilir mi,buna gerek var mı onu da bilemem ama bu işe benden daha fazla kafa yormuş müzik öğretmeni olan kuzenim geçmiş aletlerin başına ve marşımızı daha söylenebilir Dm tonuna çekmiş.Bir deneyin çok daha rahat söyleyebildiğinizi göreceksiniz;
istiklal marsi by hakan onsoz.mp3 - File Shared from Box.net - Free Online File Storage
Ch.
BAHADIR ÖNSÖZ - ANA SAYFA
CubaseTR
Moderatör tarafında düzenlendi: